Yazmak, Karamsarlık, Fanilik üzerine...
Yazmayalı uzun zaman oldu. Ne zamandır vakit ayıramıyorum bloguma yazmaya. Uzun zamandır belki de aylardır ilk defa kendimi rahat hissediyorum. Rahat kelimesi aslında su anki ruh halimi anlatmıyor ama anlatabilecek en yakın kelime olduğu için kullanıyorum. Bende bir gariplik var galiba. Nedense işler yolunda giderken, kendimi iyi hissederken yazacak bişey bulamıyorum. Ne zaman ki işler ters gitmeye ya da ben dertlenmeye, efkar bulutları üzerimde dolaşmaya başlıyor ben de yazmaya başlıyorum.
Artık blog tutma modası da geçiyor galiba. İnsanlar bloglarını kapatıyorlar. Ben de mi aynı şeyi yapsam diye düşünmeye başladım. Yazacak bişeyim yoksa ya da var olanları anlatacak mecalim yoksa ben de kapatmalı mıyım blogumu? Belki de bu durgunluk geçicidir. Biraz daha beklemeliyim. Bu dünyada her şey bitiyor, sona eriyor. Benim blogum sona ermiş, kapanmış çok mu?
Ölüm, fani olduğumuz hatta her şeyin, herkesin fani olduğu gerçeğini nasıl da yüzümüze vuruyor. Osmanlı tokatı yemiş gibi oluyoruz, afallıyoruz bu konu açılınca. Allah rahmet eylesinden başka söz bulamıyoruz söylenecek... Can Dündar bir yazısında diyordu ki "arada bir, çok bunaldığınızda, hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi düşünün". Bazen ben de bu yöntemi uyguluyorum. Gözümün önünde canlandırmaya çalışıyorum. Cansız bedenimi yıkayışlarını, beyaz kefenlere sarışlarını düşünüyorum. Annemle babam naparlardı, nasıl tepki verirlerdi bilemiyorum. İsyan edercesine ağıtlar yakıp kendilerini ordan oraya mı atarlardı yoksa sessizce göz yaşlarını mı akıtırlardı? Sonra en iyi arkadaşım, dostum geliyor gözümün önüne tabutumun başında, kabrimin başından en son ayrılanlar arasında. Gözyaşlarını görüyorum. Kabrimden ayrılırken hakkını helal et, benim hakkım helal olsun deyişini duyuyorum. Başka da kimseyi canlandıramıyorum. İş arkadaşlarım, patronlarım, arkadaşlarım, akrabalarım kim bilir hangisi gelir? Aslında hayatıma bir vesileyle giren herkes cenaze törenimde bulunsa hep birden "Helal olsun" deseler ne güzel olur... Allah hepimize helalleşerek gitmeyi nasip etsin inşallah...
Ya ben ne zaman bir yazı yazmaya başlasam böyle derin, acı konulara dalıyorum. Karamsarlığım tutuyor, birden kendimi sanki girdiğim mağaranın en karanlık en derin köşesinde karanlık da buluyorum. Neyse bir gün bize de neşe ve keyif veren yazılar yazmak nasip olur inşallah...
Artık blog tutma modası da geçiyor galiba. İnsanlar bloglarını kapatıyorlar. Ben de mi aynı şeyi yapsam diye düşünmeye başladım. Yazacak bişeyim yoksa ya da var olanları anlatacak mecalim yoksa ben de kapatmalı mıyım blogumu? Belki de bu durgunluk geçicidir. Biraz daha beklemeliyim. Bu dünyada her şey bitiyor, sona eriyor. Benim blogum sona ermiş, kapanmış çok mu?
Ölüm, fani olduğumuz hatta her şeyin, herkesin fani olduğu gerçeğini nasıl da yüzümüze vuruyor. Osmanlı tokatı yemiş gibi oluyoruz, afallıyoruz bu konu açılınca. Allah rahmet eylesinden başka söz bulamıyoruz söylenecek... Can Dündar bir yazısında diyordu ki "arada bir, çok bunaldığınızda, hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi düşünün". Bazen ben de bu yöntemi uyguluyorum. Gözümün önünde canlandırmaya çalışıyorum. Cansız bedenimi yıkayışlarını, beyaz kefenlere sarışlarını düşünüyorum. Annemle babam naparlardı, nasıl tepki verirlerdi bilemiyorum. İsyan edercesine ağıtlar yakıp kendilerini ordan oraya mı atarlardı yoksa sessizce göz yaşlarını mı akıtırlardı? Sonra en iyi arkadaşım, dostum geliyor gözümün önüne tabutumun başında, kabrimin başından en son ayrılanlar arasında. Gözyaşlarını görüyorum. Kabrimden ayrılırken hakkını helal et, benim hakkım helal olsun deyişini duyuyorum. Başka da kimseyi canlandıramıyorum. İş arkadaşlarım, patronlarım, arkadaşlarım, akrabalarım kim bilir hangisi gelir? Aslında hayatıma bir vesileyle giren herkes cenaze törenimde bulunsa hep birden "Helal olsun" deseler ne güzel olur... Allah hepimize helalleşerek gitmeyi nasip etsin inşallah...
Ya ben ne zaman bir yazı yazmaya başlasam böyle derin, acı konulara dalıyorum. Karamsarlığım tutuyor, birden kendimi sanki girdiğim mağaranın en karanlık en derin köşesinde karanlık da buluyorum. Neyse bir gün bize de neşe ve keyif veren yazılar yazmak nasip olur inşallah...
Eseelamu aleykum
Maddilesen hayatimiz icerisinde buhranlarla kivranarak, bu dunyadan baska dunya yokmus gibi olumu ve ahireti dusunmeden yasiyoruz..Yazilariniz karamsar gorunebilir ama kacinilmaz gercekleri hatirlatmaniz acisindan faydali buluyorum..
Blogunuzdaki tum yazilari okudum..Yazmaya devam etmeniz dilegi ile..
Klavye hatasi olmus..
esselamu aleykum olacakti..
Öncelikle aleyküm selam
Yorumlarınız için teşekkür ederim.Yazılarımın okunduğunu bilmek beni daha çok yazmaya şevklendiriyor.İnşallah bundan sonra da bu blog vesilesiyle dertleşmeye, söyleşmeye devam ederiz.
Ölüm bir mümin için kesinlikle hele ki bu devirde kurtulmadır ama benim gibi aciz ve günahkar bir kulun son nefesteki hali ne olur bilemiyorum.Rabbim o en zor anımızda bizi yalnız bırakmasın, ismini anmayı, şahadet getirmeyi hepimize nasip etsin inşallah... İnşallah ölümün kurtuluş ve rahatlama olacağı kullardan oluruz...
Dertleşip,söyleşelim.Fikir paylaşımında bulunalım.Kapatayım demeyin blogunuzu.Yazılarınızı okuyoruz.
Dualarınıza içtenlikle amin diyorum.
Selamlar...
Merhabalar,
Peygamber Efendimiz Aleyhisselam sık sık mezarliklari ziyaret etmemiz gerektigini buyurmamis miydi?
» Post a Comment