<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d22298983\x26blogName\x3dRosygarden\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dSILVER\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://rosygarden.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3den_US\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://rosygarden.blogspot.com/\x26vt\x3d386779555067991278', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Rosygarden

Just a rose trying to survive in a big and cruel garden...
 

Bayram...

Sunday, December 31, 2006

Herkesin Kurban Bayramını burdan tebrik ediyorum...

İyi Bayramlar...

99 Esma 99 Dua...

Monday, December 11, 2006

Senai Demirci'nin "99 Esma 99 Dua" adlı kitabını okumaya başladım. Genelde kitap okurken bir bağlam içinde olması kitabı daha kolay hatırlamama yardımcı oluyor. Örneğin hikaye kitaplarını buyüzden okusam da hikayelerini hatırlayamıyorum. Ya da ne bilim fıkra anlatamıyorum. Şiir ezberleyemiyorum. Bişileri hafızama tutabilmek için bir mantık çizgisine ya da bir olay sırasına oturtmam gerekiyor. Neyse işte bu kitap da sürekli baş ucunuzda tutup okumanız gereken bir kitap en azından benim için öle. Çünkü duaları ezberleyemiyorum. Dualar çok güzel ama ben hatırlayamıyorum :( Benim de aklıma blogumda duaların en hoşuma giden bölümlerini paylaşmak geldi belki böylelikle ezberlemeyi de beceririm. Hem benim Ladybird'den ne eksiğim var ama dimi :) Her cuma ne güzel faydalı sözler, dualar, hadisler, ayetler yazıyor. İngilizce olunca nedense beni daha çok etkiliyor:) Tuhaf ama öle işte :) Ben de Ladybird'ü örnek aldım, bu güzel dualardan bazılarını arada sırada burda yazıcam inşallah vesselam...

Not: Ladybird şaka yaptım sakın bana kızmayasın. Hakkını helal et nolur...

İşte ilk alıntım. Duanın hepsi uzun olur diye en çok hoşuma giden, en çarpıcı yerlerini alıntılıyorum:

Melik
...
Ellerim elimde değil.
Ellerimi elinde tutan Sensin.
Varlığım bana ait değil.
Varım yoğum Senin.
...
Sahibim Sensin.
Ben bana yetmiyorum.
Gün be gün eriyorum.
Mülküne dahil eyle beni.

New Template...



What do you think of this new template? :)

a) Perfect.
b) I am not sure. It seems OK.
c) Disgusting bööööö.
d) I have no idea.

Çınaraltı Sohbetleri...

Sunday, December 03, 2006

Suçluluk... Üstesinden gelemediğimiz, bastıramadığımız, yok edemediğimiz duygularımızdan biri... Hem de en zalim olanlarından... İnsanın kendi kendini affedememesine neden olan duygu... Gerçi her kendini suçlu hisseden kendini affedemeyecek, bunu büyütüp kabus haline getirecek diye bir şey yok ama yine de bendeki ilk çağrışımı bu oldu.

Aslında "suçluluk hissiyatı" bir açıdan baktığımızda bir nimet, Rabbimizin bir ihsanı... Bizi tövbeye, tövbe etmeye sevkeden duygu... Bu duygu olmasaydı günahlarımızdan sonra nasıl tövbe ederdik? Nasıl yanlışlarımızı farkedip bunlardan dönerdik? Asıl sorun belki de "suçluluk" hissiyatının getirdikleri, ruhumuzda estirdiği fırtınalar... Bu duyguyla baş etmeyi öğrenememek... Tövbe etmek, özür dilemek yerine kendinle dövüşüp durmak... Ama insan kendi kendinden nasıl özür diler ki sorusu ortaya çıkıyor burda. İnsanın kendinden özür dilemesi başka birinden özür dilemesinden bin kat daha zor. İnsan kendinden nasıl özür diler? Daha da zoru kendini nasıl affeder? Kendini affedecekse neden kendini suçlu hisseder? Neden kendimizi affetmek, hatalı olduğumuzu kabullenmek bu kadar zor?

Aslında kendimizi affetmek kendi yanlışımızı, günahımızı kabullenmek, acziyetimizi kabul etmek demek... Bu yüzden bu kadar zor belki de... Benliklerimize zor gelen bu: acziyetimizi kabul etmek. Tabi öte yandan zihnimizdeki "ideal ben"imizle de ilgili bir durum. "İdeal Rosy bu hatayı yapamaz, nasıl olur da böyle aptalca bir şeyi yapabilir ki?" Bunu söylerken kendimi suçlu mu hissediyorum yoksa kendime hakaret mi ediyorum? Yoksa ben bu hatayı yapabilecek kadar aptal değilim, olamam diyerek kibre mi kapılıyorum? Hem de öle bir kibir ki insan olmanın sınırlarını aşabileceğini düşünecek kadar, insan olmanın temelinde hata yapmanın olduğunu unutturacak kadar büyük bir kibir...

Peki insan iliklerine, beynindeki her bir kıvrımına kadar işlemiş, ruhunun her yanını sarmış bu kibirden nasıl kurtulur? Bu kibirden kurtulursa belki kendini de affedebilir ve kabus gibi, karabulut gibi üstüne gelen, onu boğan suçluluk duygusundan da kurtulur.

Ama öyle zor bir iş ki bu... Yaşanan anların zihindeki silik bile olsa bıraktığı izler, ruhunda bıraktığı yaralardan sonra bunu yapmak öyle zor bir iş ki... İnsan zihnini, beynini durduramıyor ki... Sonu gelmek bilmeyen düşünceler, senaryolar, kurgular hatta keşkeler bitmek bilmiyor ki... Gözlerinizi kapattığınızda gördüğünüz görüntüler, rüyalarınız, kendinizle baş başa kaldığınız en ufak anda kendinizi yine aynı hatayı düşünürken bulmalarınız.... Zor çok zor...
 

Powered by Blogger
make money online blogger templates

   





© 2006 Rosygarden | Blogger Templates by Gecko & Fly.
No part of the content or the blog may be reproduced without prior written permission.
Learn how to Make Money Online at GeckoandFly