Ağaçları kıskanmak
Bu aralar sürekli ağaçları gözlüyorum. Yolda yürürken, işe giderken, eve dönerken, camdan bakarken... Eğer bir şekilde seçme şansım olsaydı ben bu dünyada heralde bir ağaç olmak isterdim. Ağaçları adeta kıskanmaya bile başladım. İstanbul çocuğu olunca tabi ağaçlardan uzakta kalıyorsunuz. Ben hep annemlere sorup öğrenmeye çalışıyorum. Annem hemen bakıp hemen bak bu elma ağacı, ayva ağacı, bu kavak, yok bu kestane diye söyleyebiliyor. Önceleri tüm ağaçlar aynı gibi geliyordu. Sonra ben ağaçları gözlemeye başladıkça ne kadar farklı olduklarını farketmeye de başladım. Yani tabi hepsinin farklı yaprakları falan var ama adeta hepsinin ayrı bir endamı da var, ayrı bir duruşu. Gökyüzüne doğru uzanan dalları bana hep dua için kaldırılan elleri hatırlatır. Sanki her daim ellerini açmış dua ediyorlarmış gibi...
Ağaç olsaydım ne kadar çok işe yarardım. Kuşlara yuva olurdum. İnsanlara gölge olurdum. Yaslanacak, dayanacak bir omuz olurdum. En azından odun olurdum, dayandığı bastonu olurdum, okuduğu kitabı olurdum. Kuruyup ölsem bile bi işe yarardım. Ama en önemlisi Rabbimin bana takdir ettiğini ifa etmiş olurdum. Siz hiç zarar veren, günah işleyen, isyan eden bir ağaç gördünüz mü hem?
Ben ağaç olmak istiyorum. Bir çınar mesela ya da upuzun bir kavak mesela. Ya da yol kenarında, şehirdeki bir parkta, yoğun bir caddenin kaldırımında, bir apartman bahçesinde... Ama bir ormanda olmak istemezdim heralde. Böyle tek başıma bir ağaç olmak isterdim.
Ağaçlar gibi derman olmak, işe yaramak, Rabbinin varlığını, rahmetini, kudretini her halimle tasdik etmek isterdim.
Ağaçları kıskanmak da haksız mıyım?
Teşekkür ederim :)Ama dediğim gibi ben yine de blog tutma işinde kendimi hala çömez olarak görüyorum. Aslında bunları yazarken bahsettiğiniz ayet açıkcası aklıma gelmemişti ama hatırlattığınız için teşekkür ederim. Farkında olmadan sanırım bu ayete refer etmişim. İyi de olmuş:) web adresi için de teşekkür.
» Post a Comment