Benmişim...
Bugünlerde zihnimde dönüp dolaşan bir şarkı var. Sanki yazan beni tanıyormuş da bu şarkıyı benim için yazmış gibi hissettim ve paylaşmak istedim. İşte sözleri:
İçimde kaleler inşaa ettim kırılmamak adına
Harcına gözyaşı döktüm daha da sağlam olsun diye
Şimdi yarattığım zindanlarda ışıksızım
Kaçtım kendime saklandım her küstüğümde
Vazgeçtim aynalardan vakitsiz uykularda
İnsan kendine rağmen yaşamayı bilmeli bazen
Benmişim kendimden bir korkak yaratmışım
Kendimi korurken en çok ben ürkütmüşüm
Benmişim kendini savunurken en çok hançerleyen
Bir meçhul olmuşum failim ben
Ama beni bana küstüren beni bana kırdıran
Kalpsizin hiç suçu yok mu?
Kim demiş aşıklar hep mutlu olurlar diye
Hesapsız seveceksin, canın ağzına gelse de
Vururken yalnızlık yüzüne
Sen pay edersin gönlünü onlarca hüzüne
Benmişim kendimden bir korkak yaratmışım
Kendimi korurken en çok ben ürkütmüşüm
Benmişim kendini savunurken en çok hançerleyen
Bir meçhul olmuşum failim ben
Ama beni bana küstüren beni bana kırdıran
Kalpsizin hiç suçu yok mu?
Dinlemek için burayı tıklayın : Benmişim
Yaratıcı ile ilişkilendirilmeyen her duygu hali insan için yaralayıcıdır. Yaratıcı ile ilişkilendirilmeyen aşk, aynalar koridorunda yaşanan bir aşktır. Aşkı bu şekilde yaşama biçiminde âşık olan kişi, âşık olduğu kişiye veya âşık olma potansiyeli olan kişiye bağımlı hale gelir. Kişi kendisini değerli kılmak için öteki insana bağımlıdır. Kişi kendisini kutsayan seslerin olmadığı bir yerde yaşayamaz. Kişi birey olamaz.
....
Âşık olan insanlar terapistlerin en çok çalıştığı insanlar arasındadırlar. Benim de özellikle uğraştığım konulardan birisi, bağlanma sorunlarıydı. En çok dikkatimi çeken şey ise şuydu: Eğer aşk sadece başkasını sevmek ise, neden âşıklar sevilip sevilmediklerinden endişe duyuyorlar? Ya da, diğerinin ilgisi azaldığında aşkın şiddeti neden birden düşebiliyor?
Âşık olan bir insan âşık olduğu kişi için “Bugün beni arayacak mı acaba?” diye endişeleniyorsa, kimse aşk ötekini çılgınca sevmektir diye iddia edemez. Karşılıksız sevme sadece anne babalara özgüdür ve bunun adı da zaten aşk değil, şefkattir. Aşkı besleyen, karşılık bulmasıdır.
.......
Aşk insanî bir durum. Ve aşk iradî bir yaşantı değil. Bir de bakıyorsunuz ki, âşık oluyorsunuz. Kanaatimce, aşk insanın sevilmek ve değerli olmak istediğini, bu yönde büyük bir ihtiyacı olduğunu anlaması için Yaratıcı tarafından verilmiş insanî bir deneyim. Her aşk düş kırıklığı ile biter. Burada sanki, âşık olunca insandan beklenen, aşkın kaldıramayacağı kadar sevilme ve değerli hissetmeye insanın ihtiyacı olduğunu anlaması ve bunun yolunu aramasıdır. Ama eğer aşka varoluşsal bir anlam yüklenirse, insan kendisini mutlak değerli hissetmesini aşka bağlarsa, işte o zaman aşk sadece bir yanılgı ve düş kırıklığıdır.
(Mustafa ULUSOY)
» Post a Comment